5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na Göre Kamu Zararı

 Kamu mali yönetiminde kamu zararı kavramı, 5018 sayılı KMYKK ile hukuki bir temel kazanmış ve mali sorumluluğun önemli bir unsuru haline gelmiştir (Kuluçlu, 2011:58). 5018 sayılı KMYKK‟nın71‟inci maddesinin ilk fıkrasında kamu zararına ilişkin yapılan tanımda, kamu görevlileri tarafından kamu kaynaklarına verilen tüm zararlar kapsam içine alınmak istenilmiş ise de, ikinci fıkrasında, kamu zararının nasıl belirleneceği sınırlı sayıda sayma yoluyla gösterilmek suretiyle, bu sayılanlar dışında olup belirlemesi bu fıkraya göre yapılamayan zararların bu kanun kapsamında olmayacağı düşünülmektedir. Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır. Kamu zararının belirlenmesinde; iş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması, mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması, transfer niteliğindeki giderlerde fazla veya yersiz ödemede bulunulması,iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması, idare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması esas alınır.
Kamu zararının tahsilinde ise kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı,zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir. Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık,ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir. Kamu Zararlarının Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliği‟ne göre kamu zararı, mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıyla doğan zarardır. 5018 sayılı KMYKK ile Kamu Zararlarının Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik‟te verilen tanımdan anlaşılacağı üzere kamu zararı, idarenin eylem veya işlemi sırasında ortaya çıkan herhangi bir zarardan farklı olarak, bu zararının oluşmasındaki idari faaliyetlerde kamu görevlilerinin kusurlu olması nedeniyle meydana gelen zararlardır.

          Kamu Zararının Unsurları


5018 sayılı KMYKK, mülga 1050 sayılı kanundan farklı olarak kusursuz sorumluluk ilkesini değil kusura dayalı sorumluluğu kabul etmiştir. Kusursuz sorumluluk; hukuki sonuç doğuran bir eylem veya işlemde bulunanların fiilinde kusur aranmadan sorumlu tutulmasıdır ki buna sebepsiz-objektif sorumluluk da denir. 5018 sayılı KMYKK öncesi görevliler bakımından mutlak sorumluluktan hareketle her durumda Sayıştay yargılamasında görevlilere kusursuz sorumluluk bağlamında tazmin hükmedilmekteydi (Kızılkaya, 2010:178).Kusurlu sorumluluk, idarenin hukuka aykırı bir eylem veya işlemiyle zarar verdiği bir kişinin zararını tazmin etmesi yükümlülüğüdür.Kusursuz sorumluluk, idarenin hukuka uygun eylem ve işlemlerinden doğan zararları bazı durumlarda tazmin etmesi yükümlüğüdür. Kusursuz sorumluluk, risk ilkesi ve fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi olmak üzere ikiye ayrılır. Risk sorumluluğu da denilen risk ilkesine göre; idare hiçbir kusuru olmasa bile yürüttüğü tehlikeli faaliyetler veya kullandığı tehlikeli araçlar nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi veya kamu külfetleri karşısında vatandaşların eşitliği ilkesi; idarenin nimetleri tüm toplum tarafından paylaşılan hukuka uygun eylem ve işlemlerinin külfetlerinin sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararı idarenin bir kusuru olmasa bile tazmin etmesini öngörmektedir (Gözler,2003:13).
5018 sayılı KMYKK‟ya göre kamu zararından bahsedebilmek için,kusurlu kamu görevlisinin varlığı, kamu görevlilerinin kasıt kusur veya ihmallerinden doğan mevzuata aykırı karar ve eylemlerin gerçekleşmesi, kamu kaynağında artışa engel veya azalışa neden olunması, zararın kanun ve yönetmelikte sayılan kriterlerden hangisine göre gerçekleştiğinin tartışılması,işlem ve eylem ile zarar arasındaki illiyet bağının açıkça ortaya konması gerekir. Kamu mali yönetiminde kamu zararı kavramı,Borçlar Kanunu‟ndaki haksız fiil sorumluluğuna paralel bir şekilde düzenlenmiştir. Haksız fiil sorumluluğunun unsurlarını;hukuka aykırı fiil, zarar, kusur ve illiyet bağı oluşturmaktadır(Remzi ve Aydın, 2011: 343).


          Kamu Görevlisi - Kamu Zararının Faili


Kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yerine getiren, yeterince uzmanlaşmış, merkezi idarenin denetim ve gözetimi altında bulunan, nitelikleri, atanmaları,görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işleri, önceden kanunla düzenlenmiş bulunan kamu ajanlarıdır (Akyılmaz, 2011:61-78). 5018 sayılı KMYKK‟nın 8'inci maddesi hükmü uyarınca, her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanların yetkili kılınmış mercilere hesap vermeleri zorunludur.Anayasa Mahkemesine göre bir şahsın kamu görevlisi sayılabilmesi için ifa ettiği görevin, kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması yalnız başına yeterli olmamakta;devletle arasındaki ilişkinin kanunla önceden belirlenmiş statüter bir ilişki olması gerekmektedir. Bu yönde bkz. Any M,28.9.1988, E 88/2, K 88/32, RG 11.12.1988, sy. 20016, s. 23; UM,13.10.1986, E 86/E 86/41, K 86/45, RG 21.12.1986, sy. 19318, s. 11.Ayrıca bkz. AnyM, 22.6.1988, E 87/18, K 88/23, RG 26.11.1988, sy.20001. s. 24; AnyM.
5018 sayılı KMYKK‟nın 71‟inci maddesine dayanılarak hazırlanan Kamu Zararlarının Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamındaki kamu görevlileri, 5018 sayılıKMYKK‟ya ekli (I), (II) ve (IV) sayılı cetvelde yer alan idarelerde çalışan kamu görevlileridir. Buna göre düzenleyici ve denetleyici kuruluşlarda görevli kamu görevlileri ile 5018 sayılı KMYKK kapsamında yer almayan kamu iktisadi teşebbüslerinde görevli kamu görevlilerine Kamu Zararlarının Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri uygulanmayacaktır.Düzenleyici ve denetleyici kuruluşlarda görevli kamu görevlileri ile kamu iktisadi teşebbüslerinde görevli kamu görevlilerinin neden oldukları kamu zararından dolayı sorumluluklarına -özel hükümler hariç- doğrudan neden oldukları kamu zararları bakımından 657 sayılı kanunun 12‟nci maddesi; dolaylı olarak neden oldukları kamu zararları bakımından da Anayasa‟nın 40/2ve 129/5 ve 657 sayılı kanunun 13‟üncü maddesi çerçevesinde hükmolunacaktır (Akyılmaz, 2011:678).
Anayasa, asli ve sürekli kamu hizmetlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceğini düzenlemekte ve memurlar ile diğer kamu görevlilerini ayırmaktadır. Memurların hukuk istatüleri 657 sayılı DMK ile belirlenmektedir. Ancak, kamu hizmetleri memurların yanında diğer kamu görevlileri tarafından da yerine getirilmektedir. Dolayısıyla, 5018 sayılı kanunun 71‟inci maddesinde yer alan kamu görevlileri kavramını Türk Ceza Kanunu‟nda tanımlanan şekliyle ele almak 5018 sayılı kanunun temel hedefleri açısından yerinde olacaktır (Demirel ve Keleş, 2010: 179).

          Mevzuata Aykırı Karar, İşlem ve Eylemler


Kamu zararına neden olan davranış, kamu görevlileri tarafından toplumda güvenliğin sağlanması, dirlik ve düzenin gerçekleştirilmesi, genel sağlığın korunması, kamunun ihtiyaç duyduğu hizmetlerin belirlenmesi, bunların düzenli ve sürekli şekilde yerine getirilmesi, bu amaçla gerekli olan ayni ve insani kaynağın organizasyonu ve plânlanması için yapılan idari işlemler ve idari eylemleri ifade eder. Bu davranış olumlu (karar almak, işlem ya da eylem yapmak) ya da olumsuz bir davranış(yapmakla yükümlü olduğu halde karar almamak, işlem ya da eylem yapmamak) olabilir (Y4HD, 11.4.1989, E 89/2654, K 89/3367, YKD, c.15, sy. 7, 1989, s. 947; Y4HD, 13. 6.1989, E 89/4164, K 89/5352, YKD, c. 15, sy. 11, 1989, s. 1557). Mali iş ve işlemleri düzenleyen hukuki metinler soyut kural metodu ile hazırlanabilmektedir. Soyut kural metodunda kanun koyucu genel ve soyut kurallar koymakla yetinmekte ve mali iş ve işlemlerde uygulanacak kuralları uygulayıcının yorumlayarak somut olayın durumuna göre hareket etmesini istemektedir (Güriz, 1986: 52).
5018 sayılı KMYKK‟nın 71‟inci maddesindeki tanımda kamu zararının kamu görevlilerinin karar, işlem veya eylemleri sonucunda ortaya çıkabileceği ifade edilmiştir. Karar, işlem veya eylem ile kastedilen idari faaliyetin araçlarıdır. Tanımda hem karar hem de işlem kavramının kullanılması ilk bakışta karışıklığa neden olabilecek niteliktedir. Zira idare hukukunda“idari işlem” ile “idari karar” kimi zaman eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Ancak burada karar ve işlemin ayrı ayrı ifade edilmesinin nedeni, kamu zararının, sadece kamu görevlileri tarafından, kamu gücü kullanılarak yapılan, doğrudan ya da belli bir süreç içinde, rızaları olsun ya da olmasın kişi veya onlara ait nesnelerin hukuki durumlarını etkileyen, kamusal nitelikli, tek yanlı irade açıklamaları olarak karşımıza çıkan ve iptal davasının konusu olabilecek işlemlerden değil; iptal davasının konusu olmasa bile iç düzen işlemleri ve hazırlık işlemleri de dahil icrai nitelikte olmayan idari işlemlerden de kaynaklanabileceğinin kabulüdür (Akyılmaz, 2011:61-78). Mevzuata aykırılık, yapılan eylem veya işlemin olması gerekenin dışında kural dışı olmasıdır. Kural dışı eylem veya işlem kamu görevlilerince icra edilen eylem veya işlemlerin düzenleyici kuralla karşılaştırılmasıyla tespit edilecektir.


          Kamu Görevlilerinin Kasıt, Kusur ve İhmali


Kamu görevlisinin kamu zararından sorumlu olabilmesi için kamu zararına neden olan ve kamu görevlisi tarafından alınan karar,yapılan işlem ya da gerçekleştirilen eylemin hukuka aykırı olması yeterli değildir. Kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye sebep işlem ya da eylemin kamu görevlisinin kasıt, kusur veya ihmalinden kaynaklanması gerekir. Kusura ilişkin kesin bir tanım vermek mümkün olmamakla birlikte, genel olarak kusur,davranışlarının sonuçlarını bilip buna uygun davranabilecek durumda olan bir kimsenin, belli bir olay karşısındaki tutum veya davranışı ile kendisinden beklenebilir nitelikteki ortalama davranış arasında var olan olumsuz yöndeki farktır (Schwenzer,2009: 134). Kusurlu davranış, esas itibariyle kasıt (dolus) ve ihmal (culpa) olarak iki dereceye ayrılır. Bir kimse, belli bir davranışının sonucunda meydana gelecek zararı bilerek, isteyerek ya da en azından hesaba katarak hareket ettiğinde kasıt; zararlı sonucun gerçekleşmesini istemediği halde, gerekli özeni göstermediği için zarar meydana gelmişse ihmal söz konusu olur( Honsell vd, 2011:49-50).
Kusur hukuk düzeninin kınadığı, bir bakıma hoş görmediği davranış biçimidir. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak gereken tarzdan sapılmış olmasıdır. Kusur yoksa sorumluluk da yoktur (Sarıyar, 2008:13). Kusurun tespitinde, öncelikle zararın oluştuğu alan içinde normal olarak yapılması gereken davranış ve çalışmalarla, sorumlu olduğu iddia edilen kamu görevlisinin davranış ve tutumu arasında bir fark olup olmadığına bakılacaktır. Fark varsa kamu görevlisinin kusurundan sözedilebilecektir Yargıtay‟a göre; kast ve ihmal haksız eylem sorumluluğunun kurucu öğelerinden biri olan kusurun iki ayrı çeşidini oluşturur. Bu nedenle ihmali bir davranışta sorumluluğu gerektiren hukuka aykırı bir eylem niteliği taşıyabilir. Zararlı sonuç istenmemekle beraber bunun gerçekleşmemesi için gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi durumunda da ihmalin var olduğunun kabulü gerekir (Y4HD, 11.4.1989, E 89/2654, K 89/3367, Y4HD, c. 15,1989, sy. 7, s. 946; Y4HD, 13.6.1989,E 89/4164 K 89/5352, Y4HD, c. 15, 1989, sy. 11, s. 1556).
Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin bir kararında belirttiği gibi,kamu görevlilerinin kişisel kusurundan söz edilebilmesi, kişisel kusuru doğuran davranışın, görevin yerine getirilmesi maksadıyla görev sırasında veya görev sebebiyle yapılmış olmasına bağlıdır. Bunun dışında, doğrudan ya da dolaylı olarak kamu faaliyet ve hizmetleriyle ilişkisi bulunmayan eylem ve işlemler kişisel kusur kategorisinde yer almazlar (AnyM, 25.3.1975, E 74/42, K75/62, AnyMKD, c. 13, 1976, s. 390). Fiilin derecesine göre kasti veya ihmali bir kusur olmalıdır. Kanunda yalnızca kusur denilerek ifade edilebilecek hususa, kusurun nevileri olan kasıt ve ihmal ibareleri de eklenmiştir (Kızılkaya, 2010:177). Kusur haksız fiil sorumluluğunun temel unsurudur. Kusur, kasıt ve ihmal olarak iki şekilde tezahür eder. Suçun manevi unsuru kast ve ihmal olarak karşımıza çıkmaktadır (Özgenç, 2006: 194-234). Kasıt hukuka aykırı fiilin sonuçları ile birlikte bilerek ve istenerek işlenmesidir. Kast, failin zararlı sonucu bilerek ve isteyerek hareket etmesidir (Kılıçoğlu, 2006: 219). ihmal ise neticenin olmasını istememekle birlikte, halin icap ettirdiği itinanın gösterilmemesidir. Diğer ifadeyle hukuka aykırı fiil işleyen kimsenin bunun önlenmesi veya işlenmemesi için gerekli özeni göstermemiş olmasıdır.
Kusurun tespitinde gerekli özenin gösterilmiş olup olmadığına bakılmalıdır. Bu sübjektif olmakla beraber, kullanılacak ölçü objektiftir. 5018 sayılı KMYKK‟nın 71‟inci maddesinin ilk fıkrasında yapılan son düzenlemeyle kusurun bilinçli olarak ortaya çıkan hali olan kasıt ibaresi kamu zararının odağına yerleştirilmiştir. Böylelikle kusurlu sorumluluk kavramına kanunun lafzında açıkça yer verilmiştir. Burada kritik husus kasta göre daha hafif bir bilinçle yapılan ihmalin durumudur.Çünkü kanun değişikliği sürecinde ihmalden sorumlu olan görevlilerin daha ağır unsurlar içeren kasıttan sorumlu olmamalarının düşünülemeyeceği ileri sürülmüştür. Ancak,bu yaklaşım kamu görevlilerinin her tür işlem ve eylemini asgari ihmalle özdeşleştirmektir. Bu şekilde bakıldığında kusur ibaresi amaca hizmet etmeyecektir. Çünkü kasıt yoksa da ihmalden kamu görevlilerinin her durumda kamu zararına sebep olmasına karar verilebilecektir (Kızılkaya, 2010:178).

            Zarar

     Kelime anlamı itibariyle zarar bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan anlamına gelir. Zarar, kişinin/kurumun mal varlığında haksız bir surette azalışa yol açılması veya bir artışa engel olunmasıdır.Kavram, kişi açısından kişisel zarar, kamu açısından ise kamu zararı/hazine zararı olarak ayrılabilir (Sayıştay, 2011). Kamu zararı kavramının “zarar” yönünü “kamu kaynağında meydana gelecek artışın engellenmesi veya eksilmeye neden olunması” hususu oluşturmaktadır. Söz konusu husus maddi zarar dediğimiz ve malv arlığında istek dışı meydana gelen ve para ile ölçülebilen bir değişimi ifade etmektedir. Esasen Borçlar Kanunu uygulamasında da, maddi zarar kavramı, mal varlığında bir artışın engellenmesi veya eksilme meydana gelmesi olarak tanımlanmaktadır( Karahasan, 2001:46). Zarar doğmuş olmalıdır. Kasıt veya ihmali eylem veya işlem ile kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmalıdır. Kanundaki ifadesiyle "kamu zararı"oluşmalıdır.Kamu kaynağı 5018 sayılı KMYKK‟nın tanımlar bölümünde ifade edildiği üzere; borçlanma suretiyle elde edilen imkânlar dâhil kamuya ait gelirler, taşınır ve taşınmazlar, hesaplarda bulunan para, alacak ve haklar ile her türlü değerlerdir. Kamu görevlisinin mevzuata aykırı ve aynı zamanda kusurlu bir eylem veya işlemi sonucunda kamu kaynağında artışa engel olunmuş veya azalmaya neden olunmuş ise kamu zararı söz konusudur. Eğer kasıtlı veya ihmali davranışı kamu kaynağında artış veya azalış şeklinde bir sonuç ortaya çıkarmamışsa bir mali müeyyideden bahsedilemez. Bu durumda mali bir müeyyide ile karşılaşılmaması idari ve cezai yaptırımlara engel olmayıp,kamu görevlilerinin bu yönlerden sorumlulukları ayrıca değerlendirilmelidir (Kızılkaya, 2010:178).Kamu alacağının sürüncemede kalmayıp bir an evvel tahsil edilebilmesi için kanunda sonradan yapılan değişiklikle kamu zararlarının kamu görevlisi dışındaki zarar konusu tutarı iktisap eden gerçek veya tüzel kişilerden tahsil edilmesi hükme bağlanmıştır. Zarar başta sorumlular olmak üzere buna sebep olan kamu görevlilerinden ve ilgililer bağlamında zararı iktisap eden gerçek ve tüzel kişilerden tahsil edilecektir. Böylelikle söz konusu borçlarda müşterek ve müteselsil sorumluluk getirilmiştir. Alacaklı kamu idareleri, kamu zararı alacaklarını kusurlu kamu görevlileri ile ilgililerden ve öncelikle hangisinden tahsil edebileceklerse ondan tahsil edebileceklerdir (Kızılkaya,2010:178). Kamu zararının ne olduğu konusunda müracaat edilebilecek her zaman geçerli olabilecek genel bir tanım 5018 sayılı KMYKK'nın 71‟inci maddesinde yer almaktadır (Gökcan,2008:118). Kamu zararı ekonomik zarar anlamındadır. Somut (maddi)olmalıdır. Ancak, bunun için miktarın kesin olarak belirlenmesi şart olmayıp, olayın özelliğine göre somut bir zararın meydana geldiği anlaşılabiliyorsa, bu durumda kamu zararının varlığı kabul için yeterlidir.


           İlliyet Bağının Olması


Hukuka aykırı fiili sebebiyle sorumlu tutulabilmek için fiille zarar arasında nedensel bir ilişki bulunmalıdır. Bir kimsenin zararı ödemesi gerektiğini kabul etmek için, zarar o kişinin fiili nedeniyle oluşmalıdır. Kamu zararı, kamu görevlisinin kusurlu ve mevzuata aykırı eylem ve işleminden doğmuş olmalıdır.Eylem veya işlem ile sonuç yani zarar arasında bir illiyet bağı bulunmalıdır (Kızılkaya, 2010:179). Eğer, olayların normal akışına ve genel hayat tecrübelerine göre kamu görevlisinin karar, işlem veya eylemi, somut olayda gerçekleşen kamu kaynağında artışa engel olunması veya eksilmeye neden olunması şeklinde tezahür eden kamu zararını mahiyeti ve ana temayülü itibarıyla meydana getirmeye elverişli ise ya da en azından, zararın doğumuna veya artmasına katkıda bulunmuşsa, davranış ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulmuştur. Ancak illiyet bağı kurulamıyorsa, diğer bir deyişle ortaya çıkan kamu zararı söz konusu karar, işlem veya eylemin uygun sonucu değilse, diğer şartlar gerçekleşse dahi, karar, işlem veya eylemi yapan kamugörevlisini kamu zararından sorumlu tutmaya imkân yoktur(Akyılmaz, 2011:61-78).

           Kamu Zararı Sorumlusu


Genel anlamda sorumluluk, kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet anlamına gelmektedir. Hukuken bir sorumluluktan bahsedebilmek için ortada kişinin kendi davranışından veya yetkili olmasından kaynaklanan bir durumun varlığı ile öncesinde yasal olarak kişinin bu durumun sonuçlarından sorumlu tutulabilmesi gerekmektedir. Bundan hareketle bir yönü ile sorumluluk, yaptırıma bağlanmış yetkiyi ifade etmektedir (Tosun ve Cebeci, 2008:26). Hukuki bir kavram olarak sorumluluğun tanım olarak ifade ettikleri sorumluların tespiti ve uygulanacak müeyyideleri açısından önemlidir. Sorumluluk, uyulması gereken bir kurala aykırı davranışın hesabını verme, tazminatla yükümlü olma ve işlenmiş bir suçun cezasını çekmedir(Yılmaz, 1985: 234).
Hukuk literatüründe kapsam olarak sorumluluk; ceza sorumluluğu,mali sorumluluk, siyasal sorumluluk olarak sınıflandırılmıştır.Bunun yanında kusura dayanan ve kusursuz sorumluluk çeşitlerine ayrılmıştır. Bu sınıflandırma ve çeşitleme zararın tazmin edilip edilmeyeceğinin yanında zararın sorumlusunun belirlenmesi açısından da büyük önem taşır. 5018 sayılı KMYKK‟nın 8‟inci maddesinde hesap verme sorumluluğundan, 31‟inci maddesinde harcama yetkisinden doğan sorumluluktan, 32‟nci maddesinde harcama yetkililerinin sorumluluğundan, 33‟üncü maddesinde gerçekleştirme görevlilerinin sorumluluğundan, 38‟inci maddesinde gelirlerin toplanma sorumluluğundan, 44‟üncü maddesinde mal yönetim sorumluluklarından, 48‟inci maddesinde mal yönetiminde etkililik ve sorumluluktan, 58‟inci maddesinde ön mali kontrol görevinin yönetim sorumluluğu çerçevesinde yürütülmesinden, 61‟inci maddesinde muhasebe yetkililerinin sorumluğundan, 76‟ncı maddesinde kamu idarelerinin sorumluluğundan bahsedilmektedir.

      İlgili


Kamu Zararlarının Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinde „„ilgili‟‟ kendisine yersiz veya fazla ödeme yapılan gerçek ve/veya tüzel kişi ya da kişiler şeklinde tanımlanmıştır. Tanımdan hareketle kamu zararında ilgiliden bahsedebilmek için ortada gerçek ya da tüzel bir kişinin bulunması ve kendisine yersiz veya fazla ödeme yapılması gerekmektedir. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar hariç genel yönetim içinde yer alan her idareye ait gelir, gider ve mali işlemlerinde oluşacak fazla ve yersiz ödemeler kamu zararı olarak değerlendirilecektir. Yersiz veya fazla ödemeden doğan kamu zararından dolayı alacaklı idare hem alacaklı hem de ilgili olabilecektir (Orulluoğlu, 2012:11).